Hasır Sepet

Pazartesi, Kasım 28, 2005

ÖĞRETMENİM!

Dünyanın her yanında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakar ve saygıdeğer kişileridir.
M. K. ATATÜRK




Bugün okulda diğer arkadaşlarımın duyuru panomuza astıkları bir gazete kupürünü okudum, inanamadım, bir daha okudum. Hala da inanamıyorum. Yazının tam metni şurada.
Öğretmen oluşumdan bugüne kadar hiç utanmadım, daima gurur duydum. Ama bugün, bir Milli Eğitim Bakanı beni kendimden utandırdı. Bir devletin Milli Eğitim Bakanını'nın kendi kadrosunda çalışan öğretmenlerini bunca aşağılayabileceğini duysam inanmazdım, gerçek oldu.
Bu nasıl bir laftır, nasıl bir ifadedir bilmiyorum. Benim mesleğimdeki 5. yılım, okula sadece iki gün gitmek gibi bir durumum hiç olmadı, her zaman sabah gidip akşam çıktım. Belki sadece ben böyleyimdir diye okuldaki, 20-25 yıllık kıdemli diğer öğretmen arkadaşlarıma sordum, sadece bir kişi doğum öncesi son üç ayda derslerinin haftanın üç gününe toplandığını söyledi, diğerlerinin böyle bir durumu da olmamış. Herhalde o okula iki gün gidip, kalan günlerini yatarak geçirenler bürokratların eşleri. Benim Uğurcum, özel sektör çalışanı, işten çıkınca evde çalışma gerekliliği 5 yılda 5 kere ancak olmuştur ve 5 yıl içinde her gece ders hazırlamamdan, yazılı kağıdı okumamdan, ertesi gün çözülecek soruları önümdeki kırk çeşit test kitabından ayırmamdan, rehberlik dosyalarını doldurmamdan, problemli öğrenci velileriyle görüşüp durmamdan, okuldaki yaptıkları saygısızlıkları hazmedemeyip evde ağlamamdan, yıllık ve günlük planlar için bilgisayar başında göz patlatmamdan bıktı usandı. Kim o okuldan çıkıp okey masasına koşmak için can atanlar? Öğrenci velileri teşekküre geliyorlar, "Biz evde bir çocukla baş edemiyoruz, siz bir sınıftaki 50 öğrenciyle nasıl baş ediyorsunuz, Allah kolaylık versin" diyorlar. Milli Eğitim Bakanı ise o yazıdaki gibi bir üslupla öğretmenlerine hitap ediyor.
Konu ücretlere zam verilip verilmemesi değil, bütçe uygun değildir, verilememiştir bu ayrı, olaya nokta böyle mi konur? Kendisi konuşulanları yalanlamış, bu linkten görebilirsiniz.
Bu saatten sonra yapılacak şey aslında, öğretmenliğin gerektirdiği hiçbir şeyi yapmamak. Madem ki bir günahımız olmadığı halde böyle ithamlara maruz kalıyoruz. Buna da insanın vicdanı el vermiyor, sonuçta iş haram para yemeye dönüyor.
Sayın Hüseyin Çelik, bir öğretmenin meslek şevki nasıl en iyi kırılabilirse öyle kırdı, kendisini tebrik eder, ayakta alkışlarım.
Unutmayalım ki başöğretmenimiz Atatürk'tü. Unutmayalım ki Hüseyin Çelik'i de bizim meslekdaşlarımız okuttu.

Sizden bir ricam var, öğretmen olmayabilirsiniz ama bir destek için aşağıdaki e-mail adresine bir mail atın.

Hüseyin ÇELİK
celik.huseyin@tbmm.gov.tr
http://www.huseyincelik.net/

Fotoğraf www.fotograf.net ten alınmıştır.