Hasır Sepet

Çarşamba, Haziran 29, 2005

DARICA KUŞ CENNETİ VE HAYVANAT BAHÇESİ

Okul henüz kapanmamışken, sanırım Mayıs ayı sonunda çocuklara Darıca'ya bir gezi düzenlendi. Vakitli haberim olmadığından katılamadım. Giden çocuklar ve arkadaşlar öyle bir anlata anlata bitiremediler ki ben eşimin başına "beni de götür" diye ekşimeye başladım. Geçtiğimiz haftalarda bir Pazar günü ikimiz Darıca'ya gittik.
Yalnız sizi uyarmalıyım, Fizan'da. Git git bitmiyor. Mecidiyeköy'den 90 km civarı. Daha hayvanat bahçesine varmadan yoldan usanıyorsunuz. Ayrıca hiçbir yerde tabela filan da yok, Allaha emanet gidiyorsunuz. Hayvanat bahçesi tabelası gibi bir lüksden bahsetmiyorum, bahsettiğim sadece Darıca'yı gösteren yön levhaları. En sonunda bulduk ama hiç hoş olmayan bir sürpriz vardı orada. Bahçe görevlileri ve iki ailenin beyleri bilmediğim bir sebepten birbirlerine girmişlerdi. Kavga, söz dalaşından yumruklaşmaya oradan da birbirlerini sopalarla dövmeye kadar gitti. Ziyaretçilerden birinin kafasını bahçe görevlileri ocak maşasıyla yardı. Kan revan çığlık kıyamet, iğrenç bir manzaraydı.
Dünyada ne kadar şiddet ve kötülük varsa tamamından erkek milleti sorumlu!!
En sonunda içeri girebildik. Ben çok küçükken bir kere İzmir Fuardaki hayvanat bahçesine gitmiştim. Orada bir aslanın üzerimize çişini yaptığını hatırlıyorum. (Biliyorum iğrenç ama çok küçüktüm ve kaçamamıştım :)) Gezi başı tatsız olsa da genel anlamda çok güzeldi. Sadece vahşi hayvanlar bir parça perişan. O koca aslanlar hımbıl hımbıl yatıyor, kaplanlar volta atar gibi sürekli kafesinin önünde dolanıyor, kurtların tüyleri dökülmüş vs... Ayrıca timsahın bağırtısının matkap sesiyle birebir aynı olduğunu biliyor muydunuz?! Ben orada öğrendim. Tamamının fotoğraflarını çekemedik, çektiklerimizde bazıları da aşağıda. Çok fazla sayıda kuş çeşidi vardı ama niyeyse birinin bile fotoğrafını çekmemişiz.
Gidip görmenizi öneririm, giriş 15 YTL, yeri Far Far Away!! :)















Pazartesi, Haziran 27, 2005

KİTAPLAR...KİTAPLAR...

Uzun zamandır siteye kitaplarla ilgili birşey yazmadım. Bugün kendime iki yeni kitap alınca da dedim ki son zamanlarda okuduğum bütün kitapları yazayım, hem tatile giderken kitap alacak olanlara da faydası dokunur belki. Bunlar benim yorumlarım, biliyorsunuz zevkler değişken, bana çok da çekici gelmeyen bazı kitapları başka arkadaşlarım çok beğenebiliyor, bu da aklınızda olsun. Kitap isimlerine tıklayarak ilgili siteye gidebilirsiniz. Ben İdeefixe'den link verdim hepsine çünkü benim en sık kitap aldığım site burası. Sizin de okuduğunuz ve paylaşmak istediğiniz kitaplarınız varsa onları da yorumunuzla ekleyelim buraya ki genişlesin köşemiz. Solda mailim var, bana yazabilirsiniz. Şimdi başlayalım bakalım...

ÖLÜMSÜZLÜK PEŞİNDE GILGAMEŞ


Yazar:
THOMAS R.P. MIELKE
Çevirmen:
Bünyamin Taşdemir

Gılgameş Destanı'nı annemler bize çok küçükken almışlardı. Resimli koca koca yazılı bir kitaptı. O resimler hala gözümün önüne geliyor. Bu kitap sadece destanı anlatmaktan öte tarihi bir roman. İsimler pek tuhaf, o zamanki insanların bir milyon tane filan tanrısı varmış, her olan olayla ilgili bir tanrı var. Nasıl karıştırmıyorlar bilmem. Tamamen gerçeküstü bir roman. Ama aslen Gılgameş sadece destanlarda yaşayan bir isim değil, gerçek ve yaşamış bir kral.
Genel olarak geçmişle ilgili bilgi edinmek için okuyabilirsiniz, kitap okuma zevkini ise %100 tatmin ettiğini söyleyemem.

4'ÜN KURALI


Yazar:
Ian Caldwell-Dustin Thomason

İşte okurken sıkıntıdan yerlerde yuvarlanacağınız bir kitap. "Hypnerotomachia Poliphili" isimli çok eski bir kitabın içerdiği sırları araştıran üniversite öğrencilerinin macerası. Yalnız önerim bu eski kitabın ismini ezberleyin, sonra okumaya başlayın, her üç kelimenin biri bu çünkü. Dan Brown'dan sonra eski kitapların gizemleri ve ikonografi üzerine bu tip kitaplar çoğaldı, henüz okumadım ama sanırım İkona da böyle. Tavsiye etmem, habire masa başında oturup kitabın sırlarını çözmeye çalışıyorlar, kalan zamanlarında da paintball oynuyorlar, o kadar aldım ayıp olmasın diye ıkına sıkına bitirebildim ben.


KURTLAR İMPARATORLUĞU


Yazar:
JEAN-CHRISTOPHE GRANGE
Çevirmen:
Şevket Deniz

Jean-Chistophe Grange'ın tüm kitaplarını okudum. Adamda inanılmaz bir şiddet sahnelerini tasvir yeteneği var. Okurken gözünüzün önüne geliyor resmen. Bu tip sahnelere dayanıklı değilseniz o bölümleri biraz hızlıca ve dikkatsizce okumanızı öneririm, ben değilim mesela, sahneler rüyalarıma girdi. Ama yeteneğini takdir etmek lazım, olay kurgusu ve karakterler mükemmel, anlatım son derece iyi. Ben okuduğum tüm romanlarını beğenmiştim zaten, bunu da çok beğendim. Filmi de oynuyordu geçen günlerde, annemle gitmiştik, zaten Jean Reno'yu severim, filmde de rolüne çok iyi oturmuş bence. Annem kızdı, Türkleri ruh hastası ve katil şeklinde tanımlıyorlar diye. Bence bu ve diğer Grange romanları sevilerek okunabilir.


ŞİBUMİ


Yazar:
Treavanian

Treavanian'ın ilk okuduğum romanı bu ve çok beğendim. Kitabın bir bölümünde çevirmenin bir dipnotu var, diyor ki; "Treavanian diğer romanlarından birinde bir tablonun müzeden çalınışını ayrıntılarıyla tarif etmiş, ilerleyen günlerde çok kıymetli bir tablo müzeden onun tarifiyle birebir aynı olmak üzere çalınmıştır. Daha sonra bulunan tablonun ciddi biçimde hasar gördüğü gözlemlendiğinden yazar bu kitabında benzer olayların ayrıntılarına girmemektedir." Adama bakarmısınız, oturduğu yerden böyle bir kurgu yapabiliyor demek ki. Bence son derece başarılı, alınız okuyunuz. Diğer Treavanian romalarını da edinmeye başlayacağım ben kendi adıma.


ATEŞBÖCEKLERİNİN MEVSİMİ


Yazar:
MAEVE BINCHY
Çevirmen:
GÜLDEN ŞEN

Maeve Binchy de benim tüm romanlarını okuduğum bir yazar. Kitaplarında öyle atlamalar, patlamalar, sıradışı insanlar ve olaylar pek bulamazsınız. Tüm mekanlar ve karakterler herkesin tanıyabileceği tiptedir. Ama benim çok hoşuma gidiyor, basit, yalın ve umut verici öyküler tamamı. İnsanın okurken içi ısınıyor. Bunu ve diğerlerini de tavsiye ederim. Sadece söylenebilecek bir şey var, diğer romanlarına oranla bu romanın temposu gerçekten ağır. İnsana "Hadi ne olacaksa olsun artık" dedirten yerleri yok değil. Ama her güzelin de bir kusuru oluyor değil mi...

YILDIZLI VE YAĞMURLU GECELER


Yazar:
MAEVE BINCHY
Çevirmen:
GÜLDEN ŞEN

İşte bir tane daha Maeve Binchy. Bir Yunan adasına tatile gelen farklı insanlardan oluşan bir topluluğun, almaları gereken ama göremedikleri veya erteledikleri kararları alma süreçlerini anlatıyor. Böyle söyleyince pek soyut, duvara on dakika bakıp bir kelime edilen Fransız filmlerine benzediğini düşünebilirsiniz ama değil. Dikkatimi çeken bir nokta da, Yunan yemekleri adı altında bütün Türk yemeklerinin adlarının anılmış olması. Dolmades (dolma), Suvlaki (şiş kebap), Raki (rakı), Musakka (musakka) gibi... İki kültürün birbirine ne kadar yakın olduğunu, bu kültürün yemekleri de kapsadığını biliyorum bilmesine de insanın de biraz milliyetçilik damarı tutuyor canım...

İKONA


Yazar:
Neil Olson
Çevirmen:
NİRAN ELÇİ


METAL FIRTINA


Yazar:
ORKUN UÇAR
Burak Turna

Bu iki kitabı bugün aldım ve henüz okumaya başlamadım. Her ikisi hakkında da hem olumlu hem olumsuz eleştiriler duydum aslında. Bir arkadaşım Metal Fırtına'yı okuduktan sonra gerçek bir anti-Amerikancı olduğunu söylemişti. İkonanın da açıklamalarına bakarak son dönem kitaplarından (Bakınız 4'ün Kuralı)olduğunu tahmin ediyorum. Okuyunca bunların kendimce yorumlarını da yazarım.

Cuma, Haziran 24, 2005

ÇİKOLATALI DONDURMALI PROFİTEROL



Merhabalar tekrar!
İyisinizdir umarım ve güzel günler geçirmişsinizdir görüşmediğimiz zaman zarfında...
Madem döndüm tatilden, güzel bir tatlı tarifi vereyim dedim. Bu profiterolu yapalı epey bir zaman oldu, eklemesine de ancak şimdi sıra geldi. Çikolatalı her tarif benim favorim. Bu profiterol hamuru da lezzet itibariyle biraz nötr bir hamur. Ben bir kısmının içine beyaz peynir ve domates doldurdum, eşim kahvaltıda yesin diye. Ama öyle hafif bir hamur ki, lezzet olarak gerçekten tatmin edici olmasına rağmen, pek doygunluk hissi vermediğini söylemişti o zaman eşim.
İçine aslen pastanelerde beyaz veya kakaolu krema dolduruyorlar, ben çikolatalı dondurma koymuştum. Sade veya sevilen başka bir tür dondurmayla da servis edilebilir. Hem kremadan da daha hafif oldu bence. Ayrıca o mıncık mıncık ve sentetik lezzetli pastane kremalarından da hiç mi hiç hoşlanmıyorum.
Yaşasın çikolata!! :)


ÇİKOLATALI DONDURMALI PROFİTEROL

Malzemeler:

100 gr un
75 gr tuzsuz tereyağ
175 ml su
1/2 tatlı kaşığı tuz
3-4 adet yumurta
+
1 adet yumurta
bir fiske tuz
+
Çikolatalı dondurma

SOS İÇİN:

375 gr bitter çikolata
250 ml süt kreması

Fırın 200 derece

Yapılış:

1. Tereyağını parçalarta bölüp su ve tuz ile bir tencereye koyun.
2. Yağ eriyene kadar ısıtın, kaynama noktasına gelince ateşten alın.
3. Elenmiş unun tamamını tencereye boşaltın ve tahta bir kaşıkla hızla karıştırın.
4. Pürüzsüz bir top oluncaya kadar karıştırıp tencereyi tekrar ateşe koyun. 1 dakika kadar daha ateşin üzerinde karıştırmayı sürdürün, sonra altını kapatın.
5. Yumurtaları birer birer, her birini ekledikten sonra iyice çırparak karışıma yedirin. Karışımın parlak bir görüntüsü olmalı. Bu aşamada belki dördüncü yumurtayı eklemenize gerek kalmayabilir.
6. Hamuru bir krema torbasına doldurup yağlanmış tepsiye ceviz büyüklüğünde toplar sıkın. Pişerken kendi hacimlerinin neredeyse üç katına çıkıyorlar, o yüzden topları büyük sıkmayın, dev gibi profiteroller elde etmek istemiyorsanız tabii.
7. Yumurta ve tuzu çırpıp, her bir topun üzerine bu karışımdan fırça yardımıyla sürün, Üzerlerine bir çatalla hafifçe bastırın.
8. 25-30 dakika kadar pişirin.
9. Toplar soğuduktan sonra bir bıçakla ortalarından koparmadan ikiye ayırın.
10. Sos için krema ve çikolatayı benmari usulü ile eritin.
11. Her bir topun içine bir kaşık dondurma koyun. Serivs tabağına tüm profiterolleri dizin. Üzerine hazırladığınız sosu dökerek servis edin.

Pazar, Haziran 19, 2005

MOLA

Arkadaşlar,
Önümüzdeki Cuma gününe kadar moladayım. Yani yeni tarif göremeyeceksiniz o zamana kadar.
Kendinize iyi bakın, görüşmek üzere.
Bu arada öğretmen olan arkadaşlarımın tatillerinin iyi geçmesini diliyorum. Çalışanlara da Allah kolaylık versin.
Havalar da pek sıcak yahu, kış gelse de serinlesek...

Cumartesi, Haziran 11, 2005

MUZLU MUHALLEBİ



Buzdolabına bakılır, kararmaya başlayan muzlarla ne yapılabilinir diye düşünülür, birşey bulunamaz, muhallebi yapılıp muzlar da içine püre edilip karıştırılır. Yine cam önü güzeli şekline getirilerek fotoğrafı çekilir, cadde de gözükür, sinirler bozulur. Ayriyeten hızlıca tüketilmesi gerekir yoksa muzlar kararır. Sütlü tatlı diye pek kıymetli eş de yemez, öyle sürünür durur. "Yarım ölçü yapsaydım" diye düşünülür.
Okul biter, tatil gelir, sevinilir, zıplanılır!

MUZLU MUHALLEBİ

Malzemeler:

1 kg süt
6 çorba kaşığı un
150 gr şeker
2 olgun muz
Kakao
Tarçın


Yapılış:

1. Süt ve unu birlikte kaynatın, en son şekeri ekleyin.
2. Mikserle birkaç dakika çırpın, içine ezilmiş muzları da ekleyin biraz daha çırpın.
3. Üzerine tarçın ve kakaoyu karıştırıp eleyin, süsleme şekerleri dökün.

Pazartesi, Haziran 06, 2005

RENKLİ SALATA



Bugünler biraz gergin günler. Umarım hızla geçer ve biterler. Bir tatile ihtiyacım var, okuldan yoruldum artık.
Geçmiş günlerde yapılan bir tarif daha. Aynı gün üç salata yapmıştım, ilki bir önceki tarif, bu ikincisi, üçüncüsü de Şehriye Salatası. Onu da önümüzdeki günlerde eklerim.
Bu az bir miktar, orantılı olarak malzemeleri artırmak elinizde. İki kişi için yeterli oluyor.

RENKLİ SALATA

Malzemeler:

2 patates
1/4 kara lahana
1/2 demet maydanoz
1/2 demet yeşil soğan
1/2 limonun suyu
Süt
Tuz, elma sirkesi

Yapılış:

1. Patatesleri haşlayıp, süt ve tuzla birlikte ezerek püre haline getirin.
2. Lahanayı incecik doğrayıp, sirke ve limon suyu ile birlikte 15 dakika bekletin.
3. Yeşil soğan ve maydanozları incecik kıyın.
4. Streç filmle kapladığınız dikdörtgen bir kalıba, patates püresi-süzdüğünüz lahana-patates püresi-maydanoz+yeşil soğan-patates püresi sırasıyla dizin.
5. Buzdolabında yarım saat beklettikten sonra bir servis tabağına ters çıkarın ve streç filmi kaldırın. Rende havuçla süsleyebilirsiniz.

Perşembe, Haziran 02, 2005

TAVUKLU KARIŞIK SALATA



Öncelikle evimin ilaçlandığını, temizlendiğini öyle ki bir güneş gibi parladığını belirteyim. Linda oldu mu?:)
Yalnız bu ilaçlamanın da bir negatif etkisi var, temizlik yapacağım diye saatlerce çamaşır suyu soluduğumdan akciğerlerim tahriş olmuş, nefes alamıyorum. Astımlılar gibi hışır hışır sesler çıkıyor göğsümden, ne ettim kendime bilmem ki... Bu tıkanma hissi çok kötü, sanki ciğerlerim küçük bir kutuya kapatılmış da derin nefes alamıyormuşum gibi bir his. Allah böyle bir hastalıktan muzdarip olanlara yardım etsin, pek kötü pek. Bol bol yoğurt süt yiyip içiyorum, sigarayı azalttım, bekliyorum geçsin diye.
Bu salatayı yeni yapmadım, ataletten dolayı güncelleme yapmadığım için siteye eklenmeyi bekleyip duruyor işte, biz çok beğenerek yedik, yapmaya üşenmezseniz çok lezzetli. Tek sakıncası her bir malzemesini tek tek, ince ince kıymak zorunda kalmaktan doğan vakit kaybı. Bir de ben malzemeleri tam 1/3 oranında kullandım, iki gün yedik, asıl ölçülerle yapsam aylar boyu tüketemezdik herhalde. Ailenizin boyutlarını göz önüne alarak yapın derim.
Yaz aylarının gelişini göz önüne alarak akşam yemeğini böyle bir salatayla geçiştirmek, çırpı gibi kol ve bacaklara sahip olmak için ilk adımı atmak demek oluyor.
Bu salatanın tüm yararlarını zararlarını ne işe yaradığını, yenilmesi durumunda zayıflanacağını saydım. İçim rahat, kendimle de gurur duyuyorum, afiyet olsun :)

TAVUKLU KARIŞIK SALATA

Malzemeler:

3 tavuk göğsü eti
3 mısır konservesi
3 kutu taze mantar
4 demet taze soğan
4 demet Dere otu
1 kavanoz kırmızı biber
300 gr. zeytin (yeşil – biberli zeytin)
200 gr kornişon turşu

Sosu İçin
Sızma zeytin yağı
Limon
Tuz, karabiber

Yapılışı:

1. Tavuk etlerini haşlayıp, soğuttuktan sonra ince ince didikleyin.
2. Diğer tüm malzemeleri minicicik doğrayıp hepsini karıştırın.
3. Sos malzemelerini bir kapta iyice çırpıp salatanın üzerine gezdirin.